Dikkat!
Şükran, şükür, teşekkür, minnet, merhamet, meşk, duygu dolu satırlar içerir.
Çok yazı kaleme aldım. Çok sıraladım satırları, ufacık yaşlardan beri. Sonra çok yazı istendi benden,
meslek gereği, patron emri, müşteri gereksinimi.
Bir gün bir rica geldi:
"Benim için de bir şeyler yazar mısın?" diyen dupduru bir soruydu. Nasıl yazmam!
İste, Cebel-i Ali, Cebel-i Erciyes yüksekliğince kelime adetinde, Osmanlı fermanlarının tümünden çok 'bir şeyler' yazarım sana...
Ancak;
istenileni istendiği anda teslim etmek duyguların sürpriz yanını, beklenmedik anda okunup yürek
coşturmayı aksatabilir. Neden aksasın? Senelerin 'en'lerini biriktire sürükleye gelmiş adam sürprizlerin en ansızını, yürek coşkusunun en temizini hak buyururken, layıkken. Tanıdığım en naif kalpli, gördüğüm en sevmesini bilen, karşılaştığım en sevilmeye liyakat, duyduğum en billur ses, baktığım en kendini gözüyle anlatabilen bakışlar, kokladığım en kokusuna müptela eden, dokunduğum en eşsiz ten...
Bu en'leri o beraberinde biriktire, sürükleye getirdi bana. Bir tanesi ne abartı, ne iltifat, ne de seven
gönlümün yansıması. Hepsi O'nun aslı... Nasıl şükretme şimdi böyle anadan dünyaya gelmiş, olduğu gibi hiç değişmemiş, sonra öylece bana çıkagelmiş sevgili için Rabb’e?
Benliğimi varlığına hapsedip, düzen diye bildiğimi tepetaklak edip, özümü bir sözüne bağlı edip, tüm zaman şartlamamı hiç etmiş bir sevgili... Bütün genellemelere inat geldi. "Zamanla, bir nebze zaman geçsin, hemen olmaz!" duvarlarını yıktı geldi. Gün saymadığım ama kısa bildiğim sürede ellerim elindeydi. İçim içindeydi... Leblerim leblerindeydi:) Ve daha nicesi... Kaidelerimi, zaman takıntımı hiçe onunla saydığıma mı, böylesi eşsiz adamın sevdiği sıfatına nail olmaya mı, göğün en yüksek katını saadetiyle bulduğuma mı neye şaşıracağımı şaştığım adamdayım. Alternatifi, diğeri, benzeri yok!
yanıbaşında, sırdaşın, arkadaşın, yoldaşın hatta hayat arkadaşın hatta paylaşamadığın olayım...
Öylesi seviyorum; milim uzak kalsam yürek hop oturup hop oturacak cinsten. Akıldan salise çıksa
kendimi noksan hisseder gibisinden. Sesi ile mükafatlanmasam gaip olacak türden. Seven anlar
halimden ama kimseye nasip olmaz böylesinden.
Öylesi seviyorum, çok seviyorum. Şükürle bana verene, minnetle...
Şükran, şükür, teşekkür, minnet, merhamet, meşk, duygu dolu satırlar içerir.
Çok yazı kaleme aldım. Çok sıraladım satırları, ufacık yaşlardan beri. Sonra çok yazı istendi benden,
meslek gereği, patron emri, müşteri gereksinimi.
Bir gün bir rica geldi:
"Benim için de bir şeyler yazar mısın?" diyen dupduru bir soruydu. Nasıl yazmam!
İste, Cebel-i Ali, Cebel-i Erciyes yüksekliğince kelime adetinde, Osmanlı fermanlarının tümünden çok 'bir şeyler' yazarım sana...
Ancak;
istenileni istendiği anda teslim etmek duyguların sürpriz yanını, beklenmedik anda okunup yürek
coşturmayı aksatabilir. Neden aksasın? Senelerin 'en'lerini biriktire sürükleye gelmiş adam sürprizlerin en ansızını, yürek coşkusunun en temizini hak buyururken, layıkken. Tanıdığım en naif kalpli, gördüğüm en sevmesini bilen, karşılaştığım en sevilmeye liyakat, duyduğum en billur ses, baktığım en kendini gözüyle anlatabilen bakışlar, kokladığım en kokusuna müptela eden, dokunduğum en eşsiz ten...
Bu en'leri o beraberinde biriktire, sürükleye getirdi bana. Bir tanesi ne abartı, ne iltifat, ne de seven
gönlümün yansıması. Hepsi O'nun aslı... Nasıl şükretme şimdi böyle anadan dünyaya gelmiş, olduğu gibi hiç değişmemiş, sonra öylece bana çıkagelmiş sevgili için Rabb’e?
Benliğimi varlığına hapsedip, düzen diye bildiğimi tepetaklak edip, özümü bir sözüne bağlı edip, tüm zaman şartlamamı hiç etmiş bir sevgili... Bütün genellemelere inat geldi. "Zamanla, bir nebze zaman geçsin, hemen olmaz!" duvarlarını yıktı geldi. Gün saymadığım ama kısa bildiğim sürede ellerim elindeydi. İçim içindeydi... Leblerim leblerindeydi:) Ve daha nicesi... Kaidelerimi, zaman takıntımı hiçe onunla saydığıma mı, böylesi eşsiz adamın sevdiği sıfatına nail olmaya mı, göğün en yüksek katını saadetiyle bulduğuma mı neye şaşıracağımı şaştığım adamdayım. Alternatifi, diğeri, benzeri yok!
Şayet bir dirhem abartım varsa kağıttan kalemden, şurda iki kelamdan, şu satırlardan ibaret kalayım.Şayet eksiğim varsa da tamamlanmak üzere ucu hep açık kalan olayım. Yalnız ben hep senin yanında,
yanıbaşında, sırdaşın, arkadaşın, yoldaşın hatta hayat arkadaşın hatta paylaşamadığın olayım...
Öylesi seviyorum; milim uzak kalsam yürek hop oturup hop oturacak cinsten. Akıldan salise çıksa
kendimi noksan hisseder gibisinden. Sesi ile mükafatlanmasam gaip olacak türden. Seven anlar
halimden ama kimseye nasip olmaz böylesinden.
Yorumlar
Yorum Gönder