Ucuz magazinlerden dilimize yapışmış, kalıplaşmış cümle
vardır; ünlü kişi ortamda kendini gösterir, bazen kötü anılır, sonra kalıp
cümle doğar. ‘Olsun, reklamın iyisi kötüsü olmaz’
Bu camiadan peyda olan, olabildiğince asılsız safsata, git gide her sektörün reklam girişimi peşine savrulur olmuştur. İş yapılır, istenen yankı uyandırmaz, belki kötü eleştirilere de maruz kalır. Fakat kafa aynı kafadır. ‘Olsun, reklamın iyisi kötü olmaz!’
Reklamın iyisi kötüsü olmaz olur mu? Her olguyu iyi kötü diye eleştirme lüksüne sahip olduğumuz bu bilgi çağında hem de! Bilginin, erişimin, çeşitliliğin ve imkanların kısıtlı olduğu, yarış ortamının yoğun olmadığı dönemler için söylenen bir şehir efsanesidir “reklamın iyisi kötüsü olmaz”.Reklam, bilen insanların elinden çıkması gereken bir mecra olduğunu günden güne kanıtlıyor. Aksi halde, ben kendim hallederim kafasında ilerleyen işletmelerin çuvalladıklarını görmek zor değil. Çünkü, rakipleri usta ellere bıraktığı reklam işinde kaç kulvar öndeyken, kendim hallederimciler sıfırdan başlama yanılgılarından dolayı rakiplerinin kaptığı fırsatları kaçırır.
İnsan nasıl kendi davasını mahkemede kendisi savunamazsa, hastalığı olduğunda hastaneye dahi gitmeden kendi reçetesini kendisi yazamazsa, kendi reklamını da yapamaz.
Her işin bir ustalığı vardır. Bırakalım reklamı da reklamın ustaları yapsın.
Kreatif direktörlerin sihri değsin, dijitalin uzmanlarının dokunuşlarıyla devleşsin. Bu sihirden ve bu dokunuşların devleştirdiği marka, kuruluş, ürün, hizmetlerin kat ettiği yolları görmekten sebep, çok keyiflidir bu reklam işi.
‘Reklam yapıyorsa kötü markadır, ürün reklama ihtiyaç duyuyorsa kötü üründür’ yerine kaliteli reklamı ajansıyla birlikte sürdürmek isteyen reklam verenlerle buluşup, birlikte aynı keyfi almak dileğiyle…
Yorumlar
Yorum Gönder